Arabalarda İlk Klima Kullanımı

Klimasız bir araç günümüz insanları için hayal edilmesi bile zor bir kavram. Çoğu aracın tanıtım broşüründe klimanın var olduğunu belirtmeye bile gerek görülmüyor. Geçmişte her ne kadar lüks olarak nitelendirilse de klima artık her araçta standart donanım olarak sunuluyor. Ancak yakın zamana kadar durumun böyle olmadığı, sadece ısıtması olan araçlarla seyahat ettiğimizi çok çabuk unuttuk. Yaz sıcağında pencereleri açıp serinlemeye çalışırdık ve özellikle uzun yolculuklar kabusa dönebiliyordu. Bu yazımızda bugüne kadar incelediğimiz konulardan biraz farklı olarak araçlarda ilk klima kullanımını ve gelişimini ele alacağız.
19. yy.’ın sonlarında araba olarak nitelenebilecek ilk örnekler üretilmeye başlandığında bir havalandırma veya iklimlendirme teçhizatına ihtiyaç duyulacağı hiç düşünülmemişti. Zira bu ilk araçlarda günümüz muadillerinin sahip olduğu tavan, kapı ve pencere gibi birçok unsur bulunmuyordu. O yıllarda yolcular, güneşin etkisinden korunmak için şemsiyelerini kullanmakla yetiniyorlardı. Bu süreç çok uzun sürmedi ve ilk üstü kapalı araçların 20. yy.’ın başlarında geliştirilmesi ile birlikte daha konforlu bir yolculuk mümkün hale geldi. Ancak bu sefer kapalı kabinlerin havalandırılması ve iklimlendirilmesi yeni bir sorun olarak ortaya çıktı.
1921 yılında ilk kez A.B.D.’de bir araçta küçük elektrikli bir fan kullanılarak araç içinin havalandırılması sağlandı. 1930 yılına gelindiğinde yine A.B.D.’de evaporatif soğutma yöntemiyle bir aracın içi ilk kez soğutuldu. Bu yöntemde suyun buharlaşması ile elde edilen soğuk hava kabinin açık penceresinden içeri doğru üfleniyordu. Çok efektif sonuçlar elde edilemese de dünyada bir araç içinin soğutulduğu ilk uygulama olarak tarihe geçti. Bundan 9 yıl sonra, ilk kez Cadillac marka bir arabaya soğutucu eklenerek kabin içinin gerçek anlamda soğutulması sağlandı. 0,37 kW’lık soğutucu ünite aracın arkasına dıştan eklenen bir kaide üzerine oturtulmuştu. Bu cihaz ile aracın ön kısmının her iki tarafından soğuk hava üflenerek soğutma yapılıyordu. Aynı yıl Amerikalı araba üreticisi Packard ilk kez kışın ısıtma, yazın soğutma yapabilen R12 gazı ile çalışan ilk araç içi klimalı arabasını piyasaya sundu. Ünitenin kompresör ve kondenseri kaputun altında, evaporatörü ise bagaja konumlandırılmıştı ve çalıştırmak veya durdurmak için kompresörü tahrik eden kayışa elle müdahale etmek gerekiyordu. 1940’lı yıllar boyunca farklı markalar araçlarında klimaları opsiyonel olarak sunmaya başladı.
Ancak kabine taze hava verilememesi ve ünitenin kontrolünün zorluğu gibi nedenlerden dolayı çok fazla yaygınlaşamadı. II. Dünya Savaşı’nın ardından klimanın kontrolü ilk önce kabin içine arka koltukların olduğu kısma getirildi. Ancak bu da sürücü için önemli bir kolaylık sağlamıyordu. Sürücünün tek başına olduğu durumlarda arka koltuğa geçmeden klimaya müdahale etmesi mümkün değildi. 1953 yılına gelindiğinde bu alanda devrimsel bir gelişme yaşandı. Harrison Radiator, evaporatörü bagaj yerine kaput altına konumlandırarak çok daha etkili bir sistem geliştirdi ve bu sistemi için patent aldı. Bu sayede arka koltuklarda yoğuşma ve damlama probleminin de önüne geçildi. Daha sonraki yıllarda bu yöntem tüm araç üreticileri için standart haline geldi. 1956 yılında sisteme evaporatörün donma koruması için sıcak gaz bypass valfi de eklendi. 1964 yılında artık klima kontrolü sürücünün ulaşabileceği şekilde ön kısma yerleştirildi. Bu gelişme ile birlikte sürücü istediği sıcaklık değerini kendi ayarlayıp klimayı kontrol edebiliyordu.
1970’li yıllarda ozon tabakasının delindiği ve R12 gazının zararlı olduğunun ortaya çıkması neticesinde diğer tüm iklimlendirme cihazlarında olduğu gibi araç klimalarında da farklı soğutucu gazların kullanımı araştırıldı. 1987 yılında imzalanan Montreal protokolü ile birlikte R12 gazının kullanımı yasaklandı ve bu gaza alternatif olarak R134a gündeme geldi. 1990’lı yıllar araç klimalarında R12’den R134a’ya değişim süreci olarak geçti. A.B.D. Avrupa ve Japonya’da bu süreç 1991-1994 arasında tamamlanırken diğer ülkelerde 2000’lerin başına kadar devam etti. Günümüzde ise F-Gaz regülasyonları ile birlikte araç klimalarında R134a yerine R-1234yf gazına geçilmektedir.
Avrupa, Amerika’ya göre klima kullanımına daha sonradan geçmiştir. A.B.D’de 1970 yılı başında üretilen araçların yarısından fazlası klimalıyken ve araçlarda klima kullanımı 1980’lerden itibaren standart hale gelmişken Avrupa’nın bu aşamaya ulaşması 2000’li yılları bulmuştur. Ülkemizde de Avrupa’ya benzer bir durum yaşanmış ve araç kliması özellikle 2010’dan sonra standart hale gelmiştir.
Yaklaşık 100 yıllık bir serüven boyunca araç dışına sonradan eklenen ilkel bir soğutma ünitesinden, aracın 3 farklı bölgesini ayrı ayrı şartlandırabilen, belirlenen sıcaklık değerini otomatik olarak sabit tutan ve filtrelerle donatılmış bir teknolojiye uzanan araç klimaları, önümüzdeki dönemde de yolcu konforunu arttıracak yeni özellikler sunmaya devam edecektir.
Kaynak: Süleyman KAVAS, Mechanic